Sosyal Medya

Makale

Barıştan sonraki ilk gün…

Geçen hafta sonu Erbil’deki bir konferansta Kürdistanlı katılımcılardan biri muhtemelen Türkiye’de de birçok kiÅŸinin zihnindeki soruyu gündeme getirdi. AKP hükümetinin ‘tam olarak’ ne istediÄŸinin belli olmadığı tespitine dayandırılan bu sorunun bir versiyonu çözüm sürecindeki ‘son noktanın’ ne olduÄŸu. Konferansta dile getirildiÄŸi ÅŸekliyle “barıştan sonraki birinci günün” nasıl bir gün olacağı… Bu bana Amerikan sinemasındaki ‘the day after’ filmlerini hatırlattı. O filmlerde müstakbel bir dünya savaşının veya beklenmedik bir felaketin sonrası anlatılır. Çözüm süreci ile ilgili bu tür sorular ise bunun tam aksini zımnen varsayarak, bir mutluluk dönemi beklentisi ima ediyor. Soru yüzeyde açık bir endiÅŸenin ifadesi. ‘Çözüm’ diye ortaya konacak ÅŸeyin tatminkâr olmayacağı beklentisini yansıtıyor. Ama aynı anda da çözümün sanki bir ‘ebedi huzur’ getirme potansiyeli olduÄŸunu varsayıyor. Barış ilan edildikten bir gün sonrasında bambaÅŸka bir hayatla karşılaÅŸacağımız umuluyor. 

Oysa bunun gerçeklikle pek ilgisi yok. Barış sadece karşılıklı yaklaşım ve iliÅŸki yönteminin zihniyet olarak deÄŸiÅŸmesini ifade edecek. Çözüm ise birlikte yürünecek yolun bizzat kendisi olacak. Daha kısa vadeli ve teknik konularda, örneÄŸin temel hak ve özgürlüklerde taraflar yapılacaklarda ve bunların hayata geçme hız ve biçimlerinde daha kolay anlaÅŸabilirler. Çünkü bu alanda uluslararası standartlar ve sayısız uygulama örneÄŸi mevcut. Bu alanlarda belirli bir anlaÅŸmaya varıp onu sabitleÅŸtirmek, böylece ‘kara’ bir sayfayı arkada bırakmak ve aranan huzurlu geleceÄŸe yöneldiÄŸiniz duygusunu yaÅŸamak mümkün. Ne var ki teknik diye adlandırabileceÄŸimiz meselelerde bile çatışan taraflar arasında tam bir anlaÅŸma son derece zordur. Bunun nedenlerinden biri tarafların ideolojik açıdan faklı yaklaşımlar sergilemesi olabilir. Ä°kinci bir neden her iki tarafın da ‘hesap vereceÄŸi’ bir kitlesinin olması ve pazarlık masasından ‘galip’ ayrılma ihtiyacıdır. Üçüncü bir neden ise tarafların çoÄŸu zaman özellikle ‘tam’ anlaÅŸmak istememeleri, bu sayede gelecekte masaya getirebilecekleri veya itiraza konu edebilecekleri bir meseleyi daÄŸarcıklarında saklama istekleridir. 
Öte yandan bugün basit ve teknik bir ayrışma olarak gözüken bir husus, bir süre sonra siyasallaÅŸma istidadı göstererek ‘apayrı’ dünyaların varlığının kanıtı olarak öne sürülebilir. Bırakın ki çözüm süreci gibi bir mevzuda yeterince siyasi ayrışma zaten baÅŸtan mevcut ve bunlar üzerinde bir anlaÅŸma da mümkün deÄŸil. DiÄŸer bir deyiÅŸle taraflar tamamen anlaÅŸma saÄŸlayamayacaklarını bildikleri bir konuda görüÅŸüyorlar. Çözüm dinamiÄŸinin ruhunu veren soru o halde niçin görüÅŸmeye devam ettikleridir ve cevap da ‘barıştan sonraki birinci gün’ ile ilgili mesnetsiz hayallere kapılmayı önler. GörüÅŸmelerin sürmesinin tek nedeni ileride de görüÅŸmenin mümkün kılınabilmesi, yani hayatı bir konuÅŸma ve oluÅŸturma süreci olarak tanımlama isteÄŸidir. Çünkü deÄŸiÅŸtirme ve inÅŸa etme gücünüzü ancak bu ÅŸekilde elinizde tutabilirsiniz. Çözüm süreci ‘sonu’ olan ve kalıcı olarak yeni bir düzen yaratacak bir dinamik deÄŸil… Yeninin kapısını aralayacak ve yeninin birlikte aranmasını ‘kalıcı’ kılacak olan bir dinamik. 
MaÄŸduriyet yaÅŸamış olan kesimler doÄŸal olarak geleceÄŸin ‘kendileri için’ tasarlanmasını, adaletin ancak böyle tecelli edebileceÄŸini düÅŸünürler. Ne var ki tarih bir adalet dağıtıcısı olmadığı gibi, çoÄŸu zaman adaletsizliklerin sistemleÅŸmesiyle ‘yürür’.  Bunu deÄŸiÅŸtirmek demokrat bir bakışa muhtaç. GeçmiÅŸin kefaretinin helalleÅŸerek ödenmesini ve geleceÄŸe bakarken karşılıklı olarak adil olunabilmesini saÄŸlamak için… Ne var ki genelde maÄŸduriyet sahte bir ‘demokratlık’ duygusu üretir. Haksızlığa uÄŸramış olanlar kendilerini kendiliÄŸinden demokrat saymaya fazlasıyla eÄŸilimlidirler. Oysa maÄŸduriyetin zihniyetle kategorik bir iliÅŸkisi yok. Nitekim bazı gaddarlıkların bizzat geçmiÅŸin maÄŸdurları tarafından yapılabilmesi bunun basit bir göstergesi. 
Çözüm süreci demokrat olanla olmayanı karşı karşıya getirmiyor. Her ikisi de demokrat olmadığı halde demokratlığın üstünlüÄŸünü anlamaya baÅŸlayan ve bu demokratlık sınavını bizzat öteki ile olan iliÅŸkisinde yaÅŸayan aktörlerle yürüyor. Demokratlık bu sürecin içinde ortaya çıkacak bir öÄŸrenme ve olgunlaÅŸma halidir. Bu nedenle de çözüm sürecinin ‘son’ noktası bulunmuyor ve aynı nedenle ‘barıştan sonraki birinci gün’ ne bir felaketi ne de ilelebet sürecek bir huzuru ifade ediyor. Aksine adına ‘demokrasi’ denen belirsizliÄŸe ve bu belirsizliÄŸe kucak açmaya hazır bir yeni birlikteliÄŸe hazır olmamız gerektiÄŸini hatırlatıyor.

AKSAM.COM.TR

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.